30 Mart 2013 Cumartesi

Gobby Den Dönüş

Rahatsızlığım nedeniyle ara vermek zorunda kadım. Yazımın devamından kısaca bahsetmem gerekirse  tanıştırıldığım, son derece mütevazi, fakir babası, yüce gönüllü, yiğit insan; tabiiki tanıdıkça kendisine canı gönülden bağlandığım biricik AĞABEYİM Muhsin Yazıcıoğlu'ydu.

16 Mart 2013 Cumartesi

Gobyy ' e Dönüş

Ankara'ya geleli  5 ay kadar olmuştu. Okulu tanımak, çevreyi tanımak, hala ilk hedefimdi. Bölümüm annemin tercihiydi. Ama Dil Tarih tabii ki benim gururum. İlk zamanlar değiştirmeyi düşünmedim de değil, hatta tekrar üniversite sınavına bile girdim. Bölümüm deki hocalarım, Fakültemde ki hocalarım, en aşırı sol görüşlü olanı bile o kadar kaliteli ve bana kadar çok şey öğretiyordu ki onlardan vazgeçemezdim, vazgeçmedim de. Şimdi düşünüyorum da her halde hayatımda başıma gelen en güzel şeylerden birisi de buydu. Çevreyi tanımak için Ankara!nın en çok Solfasol, Mamak, Elmadağ, Yenimahalle, Şentepe, İlker, Keklikpınarı gibi semtlerine takılır olmuştum tabii ki Tekvando  Hocalarıyla ve arkadaşlarımla birlikte.

Bir gün beni Site Yurdunun Tanışma Çayı'na davet ettiler. Kim, neden ve niçin ben davet edildiğimi bilmeden bilet alıp gittim." İçeri girdim ve o kapıdan bir daha dışarı hiç çıkmadım." Çok Sevgili, üzerimde çok emeği olan Ağabeyim Çetin Tokdemir'le tanıştırıldım. Onun ailesi Aydın'da oturuyordu ve bende Aydınlıydım.

İşte hepsi bu kadar değildi. Sadece görünen başlangıcı buydu. Ne yaptığımı sordu, bende anlattım, insanlarımızı, yetimleri, fakirliklerine rağmen cömertliklerini, karşılıksız saf sevgiyi nasıl doyasıya yaşattıklarını, gözlerindeki kıvılcımlarda duaların nasıl içten yapıldığını hissedebildiğimi, sıcacık gülümseyişlerini ve kocaman kucaklayışlarını......Bitmezdi daha sohbetimiz ama  sanatcıya (Faruk Tülek'ti yanlış hatırlamıyorsam) ayıp olmasın diye sustuk. Ve benim beynimi kemiren " NASIL " sorusuna da çözüm bulmuştu.

Bir vakıf vardı, fakirlere, ihtiyaç sahiplerine ve kendi arkadaşlarının durumu kötü olan ana-baba, eş, çoluk-çocuklarına gözeten, gücü nisbetinde yardım eden, gıda dağıtan bir vakıf. Başkanıylada beni tanştıracaktı.
Ve kesinlikle benim gönlümde birer yerleri bulunan yaşlı teyzelerime, amcalarıma, hanelere başım dik utanmadan, içim ezik girmeyecektim, bu harika bir haberdi. Günlerce sevinç ve heyecandan uyuyamadım.

Aradan bir kaç gün geçtikten sonra kalmakta olduğum ögrenci evinden gece yarısı " burda sana yatacak yer yok " diyerekten kovuldum. Hayatım boyunca hiç kızmadım evimizin ablası NİGAR ablama, hiç kırılmadım.
Hep dua ettim. O gece yarısı beni kovmasaydı. ben bu kadar güçlü ayakları üzerinde durabilecek kabiliyette biri olamazdım. Yılmamayı en kötü durumlarda, en kısa zamanda, en iyi çıkış yolunu bulmayı öğretti bana. O kadar çok sıkılmasaydım  bu gün bu kadar olğun olamazdım. En mühimi de gerçek ülkücülerle tanışamzdım.

Ülküsü olan kişi güçlüdür. Ülküsü olan kişi de Allah korkusu vardır. Ülküsü olan kişi çalışır. Ülküsü olan kişi sahip çıkmayı bilir. Ülküsü olan kişi devletini, milletini, insanını, toprağını, bayrağını sever. Ülküsü olan kişi  durup dinlenmeden, bıkmadan hedefine yürür. Ülküsü olan kişi ölümüne sadıktır, canımı sıktınız ben gidiyorum diye bırakıp gitmez. Her nerde olursa olsun farkedilir, dürüstlüğü, samimiyeti ve iyiniyetiyle......

14 Mart 2013 Perşembe

Gobyy ' e Dönüş

Ankara' ya ilk geldiğim günlerdi. İlk defa ailemden bu kadar uzakta ve yalnızdım. Ama pek çok yaşıtlarıma göre daha cesaretliydim. Tanımadığım, oldukça büyük bir şehir ve çevreyle karşı karşıyaydım. Düşünmeye başladım ne yapmalıyım. Önce bu koca şehri tanımaya karar verdim ve izlemeye aldım tüm yaşamını.

Rabbim  planlıyor ya yaşamımızı sınavı kazanmadan 2 ay önce,  Aydın' da,  Milli Tekvando Takımı Kız Grubuyla tanışmıştım. Ankara'ya  kazanınca da  boş zamanlarımda  arkadaşların  Altındağ Spor Salonunda ki antrenmanlarını  izlemeye gidiyordum.  Bir gün baktım ki salonda yan yan koşanların, mindere tekme atanların arasına karışmışım. Tabii herkes profesyonel ve hoş geldin demeleri bile maazallah, ....  Derken ben terfi ettirildim," bu kadarı sana yeter"  dendi.

Ankara'nın en ucra köşelerinde 5-7 yaşlarında yetenekli çocuk avındayız. Mahalleler ve insanlar fakir ama gönülleri o kadar zengin, sevgi ve saygılarında o kadar cömertler ki, her bir ev bana bir kitaptan daha çok şey öğretiyor. Gözlerim dolu dolu ayrılıyorum her evden. Ben seviyorum memleketimin insanı diyorum hemde çok. O ana kadar hayatımda hiç tatmadığım duyguları tadıyorum, hiç sızlamadığı kadar acıyla sızlıyor yüreğimin telleri. Ve ben karar veriyorum, Bu yaşlanmış ama gururlu bakışıyla dimdik ayakta, insanların elini öpmeye hafta sonlarında hep geleceğim, Onların yıllanmış tecrübelerinden faydalanacağım, bir yılda 3 yıl yaşamış kadar olgunlaşacağım ve ben onlara faydalı olacağım. AMA Nasıl ?

Hocalar ikna ediyor masrafınız artmıyacak hatta okul giderlerini de karşılayacağız diye. Bir şekilde yetenekli olduğu duyumu alınan, tüm mahalleler deki çocuklar tek tek ziyaret ediliyor. Ben hiç hatırlamıyorum bile hangi semte, hangi yoldan. nasıl gittik, aklım hep Ama Nasıl sorunda. AMA  NASIL ? 

Gobby ' den Dönüşüm

25 Mart 2009

Bu tarih benim için inanılmaz acıların içine sığdığı bir tarih. Ankara'da ki son günlerim. Tayinimi aldırmışım, beni nelerin beklediğini hesap edemeden memleketime. Evimi 1 hafta önceden taşıtmışım. Benim için çok değerli bir kaç Abimle ve Hacı Bayram Veli Hz.leri ve Hocasıyla helallaşıp akşama yola çıkacağım. 

1 gün önce arayıp  2:30  randevu almışım,  çünkü Ankara' dan ayrılırken son görüştüğüm kişinin olması benim için çok önemli. Canım Ağabeyimin Ankara dışında olacağını, saat 2:30 dönmeyi planladığını, o civarlarda olursam görüşebileceğimi söylemişlerdi. Saat 2 civarında beni arayıp planında bir değişiklik olduğunu Göksu 'ya da uğrayacağını ve randuvaya yetişemiyeceğini akşama döneceğini söylediler. Hiç önemli değil, beklerim dedim. Zaten binanın önünde caddede medikal firmalarımalarını geziyordum ve otobüsüm gece 12:00 deydi. Kurtuba'ya yöneldim.

Telefonum çaldı. Konya da çalışan çok sevdiğim bir arkadaşım arıyordu. İsmini görünce çok sevinmiştim. Ne kadar üzgün ve mutsuz olduğumu bildiği için beni teskin etmek için arıyor diye düşündüm. Telefonumu açtım, son derece telaşla bana son dakika haberini okuyordu. Sesi kulaklarımda yankılanıyor ama anlıyamıyordum.
Ben yakınlardayım zaten diyebildim. Geri döndüm binaya yöneldim, bir anda hızla gelen arabalar, çalan telefonlar,  koşuşan insanlar arasında kaldım. Yukarı çıktım, malum bir şahısla telefon konuşması yapılyordu ve konuşma bitince orada bekliyenlere "telaşnacak bir şey yok, şu anda yaşıyor, yaralı durumda hastaneye götürülmek üzere yola çıkılmış" diye haber verildi. Ve 2 gün boyunca sabır ve duayla bekledim, bekledim, bekledim .....sonrası tüm medyadan takip edilebilir bir  durum du, keşmekeş, muamma, ne denilebilirse  ...........